Altın, tarih boyunca “güvenli liman” olarak görülmüştür. Çünkü değeri, hem küresel altın ons fiyatına (yani dünya piyasalarındaki altın arz ve talebine) hem de ABD dolarının değerine bağlıdır. Dolar genellikle uluslararası ölçekte altın fiyatının belirlenmesinde temel para birimi olarak kullanıldığı için, altın fiyatı dolardaki değişimlerle ters yönde hareket etme eğilimindedir. Bu nedenle, altın iki farklı faktörün —ons fiyatı ve dolar kuru— etkisi altında kaldığından, diğer birçok yatırım aracına göre daha dengeli bir değer yapısına sahiptir.
Ancak 1971’de ABD Başkanı Richard Nixon’ın “Bretton Woods” sistemini sonlandırarak doların altına convertibility’sini (altına çevrilebilme garantisini) kaldırmasından sonra, altın artık doğrudan bir para standardı olmaktan çıktı. Bu olayla birlikte altın fiyatı serbest piyasada dalgalanmaya başladı. Yani artık devletler veya merkez bankaları değil, piyasa güçleri fiyatı belirliyordu.
2025 yılı itibarıyla altın fiyatlarını etkileyen küresel riskler oldukça çeşitlidir. Altın, güvenli liman özelliğini korumaya devam etse de, ekonomik, politik ve finansal gelişmelerin yönü fiyatlar üzerinde önemli dalgalanmalara yol açmaktadır.
En başta gelen etken, dünya genelinde merkez bankalarının uyguladığı para politikalarıdır. Özellikle ABD Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere, büyük merkez bankalarının faiz oranlarına ilişkin kararları altın fiyatını doğrudan etkiler. Faizlerin yüksek seyretmesi, faiz getirisi olmayan altını görece daha az cazip hale getirir. Buna karşılık, ekonomik yavaşlama veya resesyon beklentisiyle faiz indirimlerinin gündeme gelmesi altın için destekleyici bir ortam yaratır. Bu noktada, reel faizlerin seviyesi de kritik öneme sahiptir. Enflasyonun nominal faizlerden yüksek olduğu dönemlerde, yani reel faizin negatif olduğu koşullarda, yatırımcılar genellikle altına yönelir.
Altın fiyatları açısından bir diğer belirleyici unsur ABD dolarının seyridir. Altın dolar cinsinden fiyatlandığı için, doların güçlenmesi genellikle altın fiyatlarını aşağı çeker. Doların zayıfladığı dönemlerde ise altın değer kazanma eğilimindedir. Bu nedenle, ABD ekonomisine ve para politikasına ilişkin beklentiler, dolaylı biçimde altın piyasasında belirleyici rol oynar.
Küresel ölçekte enflasyon beklentileri ve makroekonomik belirsizlikler de altın talebini şekillendirir. 2025 yılında birçok ülke, pandemi sonrası dönemde başlayan yapışkan enflasyonla mücadele etmektedir. Enerji ve gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar, tedarik zincirlerinde süregelen aksaklıklar ve artan jeopolitik gerilimler fiyat istikrarını tehdit etmektedir. Bu tür dönemlerde, yatırımcılar enflasyona karşı koruma amacıyla altına yönelirler.
Jeopolitik riskler 2025 yılında altın için en güçlü destek unsurlarından biridir. Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken, Orta Doğu’da İsrail ve İran merkezli gerginlikler, Çin’in Tayvan üzerindeki baskısı ve ABD ile Çin arasındaki stratejik rekabet, küresel risk algısını artırmaktadır. Bu tür belirsizlikler, yatırımcıların riskli varlıklardan çıkarak güvenli limanlara, özellikle de altına yönelmesine neden olmaktadır.
Merkez bankalarının altın rezerv politikaları da fiyatlar üzerinde belirleyici olmaya devam etmektedir. Çin, Hindistan, Rusya ve bazı gelişmekte olan ülkeler, rezervlerini çeşitlendirmek amacıyla son yıllarda altın alımlarını artırmışlardır. Bu eğilim 2025 yılında da sürmektedir ve fiziksel altın talebini güçlendirmektedir. Ancak bazı ülkelerin rezerv satışı yapması durumunda fiyatlarda geçici düşüşler yaşanabilir.
Ayrıca, altın destekli yatırım fonlarına (ETF ve ETP’ler) yönelen kurumsal sermaye akımları da fiyat dinamiklerini etkiler. Büyük fon girişleri altın fiyatlarını yukarı taşırken, risk iştahının arttığı dönemlerde fonlardan çıkışlar fiyat üzerinde baskı yaratır. 2025’in ilk yarısında fonlara güçlü girişler altın fiyatlarını desteklemiş olsa da, bu eğilimin ne kadar süreceği belirsizdir.
Son olarak, altın arzında yaşanabilecek aksaklıklar da önemli bir risk faktörüdür. Madencilik sektöründe artan çevre düzenlemeleri, üretim maliyetlerindeki yükseliş ve jeopolitik nedenlerle bazı madenlerin devre dışı kalması arz tarafında sıkıntı yaratabilir. Bu durumda altın fiyatları arz-talep dengesizliği nedeniyle yükselme eğilimine girebilir.
Özetle, 2025 yılında altın fiyatlarını etkileyen başlıca küresel riskler; faiz oranlarındaki belirsizlik, doların yönü, enflasyon beklentileri, jeopolitik gerginlikler, merkez bankalarının rezerv politikaları, fon hareketleri ve arz koşullarıdır. Bu unsurların her biri, dönemsel olarak altın fiyatını yukarı ya da aşağı yönlü etkileyebilecek potansiyele sahiptir.
Bu yeni dönemde, özellikle yüksek faiz dönemlerinde, doların güçlendiği zamanlarda veya finansal piyasaların cazip getiriler sunduğu dönemlerde altın fiyatı önemli düşüşler yaşadı
Son 50 Yıl İçinde En Büyük Altın Fiyatı Düşüşleri
1-1980 Sonrası Çöküşü: 1980 1982 1970 ’lerin sonunda enflasyon, petrol şokları ve İran Devrimi altın fiyatlarını 1980 Ocak’ında ons başına 850 dolara fırlattı (bugünkü parayla yaklaşık 3000 doların üzerinde) 1980 ortasından itibaren ABD Merkez Bankası Başkanı Paul Volcker faiz oranlarını çok sert biçimde artırarak enflasyonu bastırdı 1982 ’ye gelindiğinde altın 300 doların altına indi Böylece 65 civarında değer kaybı oldu Bu dönemde altın “enflasyona karşı sığınak” sanılarak alım yapan küçük yatırımcılar ciddi zarar etti ABD’de ve Avrupa’da gold bug ””(altın sevdalısı) yatırımcılar iflaslara sürüklendi
2-1996 1999 Düşüşü: Soğuk Savaş’ın bitimi, düşük enflasyon ve güçlü dolar dönemi Altın 1996 ’da ons başına 415 dolar civarındayken, 1999 ’da 255 dolara kadar düştü Fiyatı yaklaşık 63 düştü Nedeni merkez bankalarının (özellikle İngiltere ve İsviçre’nin) altın rezervi satışları, IMF’nin altın satış planlarının açıklanması ve finans piyasalarının hisse senetlerine yönelmesi Bu dönemde “güvenli liman” olarak altın tutan yatırımcılar reel anlamda büyük kayıp yaşadı. Özellikle İngiltere Hazine Bakanı Gordon Brown’un 1999 ’daki satış kararı Brown’s Bottom fiyatları daha da bastırdı.
3- 2011 2013 Düşüşü: 2008 küresel krizinden sonra merkez bankaları genişleyici para politikalarına gidince altın 2011 ’de 1920 dolara kadar yükseldi 2013 Nisan’ında kısa sürede 15 ’in üzerinde düşüşle 1300 dolar civarına indi Fed’in tapering ””(tahvil alımlarını azaltma) sinyalleri ETF’lerden
(özellikle SPDR Gold Trust rekor çıkışlar oldu Çin ve Hindistan gibi büyük alıcı ülkelerde talep yavaşladı Bu çöküş, özellikle altın ETF’lerine giren küçük yatırımcıları ve hedge fonları sert biçimde vurdu 2013 ’te sadece iki günde 1 trilyon dolarlık altın piyasası değeri silindi.
Altın Fiyatları Ne Zaman Düşer
- Reel faizlerin yükseldiği dönemlerde Altın faiz getirmediği için, yatırımcı reel faiz (nominal faiz enflasyon) yükseldiğinde altından tahvil ve mevduata geçer Altın düşer çünkü bedava duran varlık haline gelir.
- Doların güçlendiği dönemlerde Altın genellikle dolar cinsinden fiyatlanır Dolar güçlendiğinde, diğer para birimlerinden altın almak pahalılaşır Altın düşer çünkü küresel yatırımcı dolara yönelir
- Küresel risk iştahının arttığı dönemlerde belirsizlik azaldığında yatırımcılar hisse senedi, tahvil veya teknoloji gibi varlıklara döner Altın düşer çünkü korku primi ortadan kalkar.
- Merkez bankalarının altın sattığı veya parasal sıkılaşma başlattığı dönemlerde Merkez bankalarının rezerv politikaları altın piyasasında büyük etki yaratır Altın düşer çünkü piyasaya arz artar, parasal bolluk biter
Trump’un FED Üstündeki Politikaları ve Altın Fiyatları
Güncel piyasa yorumlarına ve ekonomik mantığa bakıldığında, Fed’in bağımsızlığına müdahaleler algısı altın fiyatlarının yükselmesine katkı yapan unsurlardan biri olarak görülüyor. 2025 yılındaki başlıca müdahaleleri şunlar oldu.
1. Faiz indirimi baskısı: Trump, kamuoyunda ve sosyal medyada sık sık Fed Başkanı Jerome Powell’ı faizleri indirerek büyümeyi desteklememekle eleştiriyor. Özellikle “Powell’ın görevden alınması” konusunda ifadeler kullanarak, Fed’e doğrudan baskı kurulmaya çalışıldığı algısı oluştu.
2. Yönetim Kuruluna Baskı: Trump hükümeti, Fed yönetim kurulundaki üyelerden Lisa Cook’u görevden almak istemiş, ancak bu girişim yargı sürecine takılmıştır. Federal mahkeme, Cook’un kanunen korunmuş bir pozisyonda olduğunu ve başkanın tek taraflı bu kararı veremeyeceğini belirten bir karar çıkarmıştır.
3. Yönetim değişikliği yönünde işaretler: Trump, Fed başkanının görev süresi dolmadan önce değiştirilebileceği ya da başkan yardımcılıkları ve yönetim kurulundaki üyelikler vasıtasıyla kendi tercihine yakın isimlerin atanması gerektiği yönünde söylemlerde bulunuyor.
4. Bağımsız Kurumları Etkileme:Trump yönetimi, bazı yürütme kararlarıyla bağımsız kurumların bütçe ve düzenleyici yetkilerini Beyaz Saray veya yürütme organı denetimine sokacak adımlar atmaya çalışıyor.
Trump’ın Fed üzerindeki müdahale girişimleri hem algısal bekleyişleri hem de piyasa mekanizmalarını etkileyerek altının değer kazanmasına katkı sağlayacak türden faktörlerdir.
Altın’ın Riskine Karşı Nasıl Portföy Kurulmalı
- Altının düşüş riskine karşı en etkili strateji, çoklu varlık portföyü oluşturmaktır.
- Altın uzun vadede portföyde 10 20 aralığında tutulmalı;
- Ayrıca şunlara Yatırım Yapılmalı:
- ABD tahvilleri: Reel faiz yükselirse altın düşer ama tahvil kazandırır.
- Hisse senetleri:Büyüme döneminde altın geriler ama hisse senetleri kazanır.
- Enerji/emtia fonları: Enflasyon artarsa hem enerji hem altındesteklenir.
- Döngüye göre pozisyon ayarı yapılmalı :
- Fed sıkılaşmadöneminde: Altın azalt, tahvilleri artır.
- Fed gevşeme döneminde: Altını artır, tahvilleri azalt.
- Jeopolitik risk artarsa: Altın ve savunma hisselerine yönel.