ABD–Rusya Gerginlikleri, Trump’ın Politikaları ve Altın Fiyatları: Jeopolitik Risk, Finansal Politika, ve Güvenli Liman Arayışı

Rusya Merkez Bankası’nın 2022 sonrası dolar rezervlerini azaltıp altın rezervlerini artırması, devletlerin rezerv tercihlerinde “dedolarizasyon” eğiliminin güçlendiğini göstermiştir. Bu, altın talebine yapısal bir destek sağlamıştır.

Altın, tarih boyunca ekonomik ve siyasal belirsizlik dönemlerinde yatırımcıların en çok yöneldiği “güvenli liman” varlığı olmuştur. Özellikle ABD ve Rusya gibi iki büyük nükleer gücün arasındaki jeopolitik gerilimler, küresel piyasalarda güven arayışını artırmakta ve altın fiyatlarını doğrudan etkilemektedir. 2025 sonrası dönemde ise bu etki, Trump döneminde öne çıkan tarife savaşı, merkez bankası bağımsızlığı üzerine müdahaleler ve küresel arz-talep şokları ekseninde daha belirgin bir biçim alacaktır.

Kısa ve Orta Vadeli Yansımalar

ABD–Rusya arasındaki gerginlikler genellikle altın fiyatlarında ani ve keskin yükselişlere neden olmaktadır. Kriz dönemlerinde yatırımcılar riskli varlıklardan (özellikle hisse senetleri ve gelişmekte olan ülke tahvilleri) çıkış yaparak değerini koruma potansiyeli yüksek olan altına yönelirler.

  • 2014 Kırım Krizi: Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle birlikte altın fiyatı birkaç hafta içinde ons başına 1.250 dolardan 1.390 dolara kadar yükselmiştir.
  • 2022 Ukrayna Savaşı’nın Başlangıcı: Şubat 2022’de savaşın patlak vermesiyle ons altın 1.800 dolardan 2.050 dolar seviyesine yaklaşmıştır. Bu artış, yatırımcıların küresel savaş riskini fiyatlamasından kaynaklanmıştır.

Finansal piyasalarda dolar endeksi güçlenmesine rağmen, altın hem doların hem de enflasyon beklentilerinin üzerindeki risk priminden faydalanarak değer kazanmaya devam etmiştir. Altın fiyatlarındaki kısa vadeli artışların temel nedeni jeopolitik risk primi ve belirsizlik algısıdır. Bu etki genellikle birkaç hafta ile birkaç ay arasında yoğunlaşır ve savaşın ya da yaptırımların seyrine bağlı olarak dengelenir.

Orta vadede ABD’nin Rusya’ya uyguladığı ekonomik yaptırımlar, Rus ekonomisinin yanı sıra küresel enerji ve emtia piyasalarını da etkilemiştir. Rusya, dünyanın en büyük enerji ve maden ihracatçılarından biri olduğundan yaptırımlar arz şoklarına yol açmış, bu da altın dahil olmak üzere tüm emtia fiyatlarında artış yaratmıştır.

  • Enerji Fiyatı–Altın İlişkisi: Petrol fiyatlarındaki yükseliş, üretim maliyetlerini artırarak enflasyonist baskı yaratmış ve altına yönelik talebi koruma aracı olarak güçlendirmiştir.
  • Yaptırımların Finansal Sonuçları: Rusya Merkez Bankası’nın 2022 sonrası dolar rezervlerini azaltıp altın rezervlerini artırması, devletlerin rezerv tercihlerinde “dedolarizasyon” eğiliminin güçlendiğini göstermiştir. Bu, altın talebine yapısal bir destek sağlamıştır.

2023–2024 döneminde altın fiyatları 1.850–2.200 dolar aralığında dalgalanmış, bu seviye yeni bir “jeopolitik denge fiyatı” haline gelmiştir.

2025 Sonrası Dönem: Yeni Soğuk Savaş Dengesi ve Stratejik Altın Politikaları

2025 sonrasında ABD ve Rusya arasındaki rekabet doğrudan askeri çatışma yerine teknoloji, enerji ve rezerv para sistemleri üzerinden şekillenecektir. Çin’in artan ekonomik ve jeopolitik rolü, altının stratejik önemini daha da artırmaktadır.

  • Rezerv Çeşitlendirmesi: Rusya ve Çin’in dolar cinsinden varlıklarını azaltıp altın ve dijital rezervlere yönelmesi, altını “parasal güvence aracı” haline getirmiştir.
  • ABD’nin Faiz Politikası: 2025 sonrası yüksek faiz döneminin sonuna yaklaşılması, reel getirilerin düşmesiyle altına olan ilgiyi artırabilir.
  • Jeopolitik Risklerin Kalıcılığı: Ukrayna’daki donmuş çatışma hali, Orta Asya ve Kuzey Kutbu bölgelerindeki enerji rekabeti ve NATO’nun doğuya genişlemesi gibi unsurlar altın için kalıcı bir jeopolitik prim yaratmaktadır.

Trump yönetiminin 2025 sonrası politikaları altın piyasalarına yeni risk katmanları getirmiştir. Öne çıkan üç ana politika şunlardır:

  • Tarife ve Ticaret Savaşı Riskleri: Trump’ın çelik, alüminyum, bakır gibi stratejik metallere yönelik yüksek ithalat tarifeleri, küresel tedarik zincirlerinde şoklar yaratmış ve altının talebini artırmıştır. Örneğin, Şubat 2025’te getirilen tarifeler altının ons fiyatının yaklaşık 2.917 dolara ulaşmasına yol açmıştır.
  • Merkez Bankası Bağımsızlığına Müdahale: Trump yönetiminin Federal Reserve’in bağımsızlığına yönelik soru işaretleri, yatırımcıları güvenli limana yönlendirmiştir. Goldman Sachs’ın analizi Fed bağımsızlığı zedelenirse altının ons fiyatının 5.000 dolara çıkabileceğini öngörmüştür.
  • Doların Rolü ve Enflasyon Beklentileri:Tarife politikaları ve jeopolitik riskler enflasyonist baskıları artırabilir, ABD-Rusya rekabeti doları zayıflatabilir. Dolar zayıfladıkça altın yurtdışı alıcılar için daha cazip hale gelir, rezerv portföylerinde yoğunluk artar. 2025’te altın ons fiyatı 4.000 doları aşmıştır.

22 Ekim 2025’te Trump yönetiminin Rusya’ya yönelik yeni enerji yaptırımları açıklaması, uluslararası piyasalarda dalgalanmalara neden olmuş ve yatırımcıları altına yönlendirmiştir. Yaptırımların özellikle Rus petrol ihracatını kısıtlaması enerji piyasalarında arz endişesi doğurmuş, petrol fiyatlarını artırmış ve enflasyon beklentilerini yükseltmiştir. Bu durum altına olan talebi enflasyona karşı korunma amaçlı güçlendirmiştir.

Gelecek Perspektifi

Kısa vadede jeopolitik gelişmeler altın fiyatlarında ani yükselişlere yol açmaktadır. Ancak bu hareketler genellikle hızlı olur ve ardından kısa süreli düzeltmeler yaşanabilir. Orta vadede yaptırımların süresi ve etkinliği fiyatların seyrini belirleyecektir. Enerji arzında kalıcı daralma ve derin ekonomik sarsıntılar olursa, altın uzun süre cazip bir güvenli liman olur. Aksi halde piyasada denge sağlanabilir.

Trump’ın öngörülemez politikaları ise altın piyasasında volatiliteyi yüksek tutacak, jeopolitik ve ekonomik risklerin hakim olduğu bir ortam yaratacaktır. Büyük güçler arasındaki gerilimler yükseldikçe altının önemi daha da artacaktır.

Sonuç

ABD–Rusya gerginlikleri altın fiyatlarında uzun süre etkili olmuş, ancak 2025 sonrası Trump’ın politikaları bu etkileri yeni bir boyuta taşımıştır. Tarife savaşları, merkez bankası bağımsızlığına müdahaleler ve arz-talep şokları altını sadece kriz zamanlarının varlığı olmaktan çıkarıp küresel finansal sistemde stratejik bir araç haline getirmiştir. Önümüzdeki yıllarda altının ons fiyatının 4.000–5.000 dolar bandında ya da daha yüksek düzeylerde seyredeceği öngörülmektedir.

Jeopolitik riskler ve finansal politika belirsizlikleri, klasik arz-talep dengelerinden çok daha baskın hale gelmiş, altın bugün yatırım aracından öte küresel düzenin kırılgan noktalarında güven arayanların başvurduğu bir finansta sığınak olarak önemini pekiştirmiştir.

Önceki Yazı

Altın Güvenli Bir Liman mı? Yoksa Tehlikeli Bir Sığınak mı?

Sonraki Yazı

DÜNYAYI DEĞİŞTİREN ELEMENTLER: Türkiye'nin Nadir Toprak Potansiyelinin Haritası

Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Takipte Kalın!

Yeni blog yazılarımdan, gelişmelerden haberdar olmak ve takipte kalmak için abone olabilirsiniz.
Şu anda abonelik sistemi aktif değil. ✨